2020-12-22 16:34:36

Kazandığınız parayla mutlu olabileceğiniz bir ülke

Prof. Hasan Çakmak

22 Aralık 2020, 16:34

   Yazmış olduğum kitaplar dünyanın dört bir yanına benden önce gitmesinin avantajını kullanarak kitaplarımın peşinde dünyayı dolaşıyorum…

   Şuana kadar 50’ye yakın ülkeye ve 200 civarında şehre seyahat ettim.

   Bu yolcular genellikle kültür sanat eksenli davetler olmuştur hep…

   Ben yazdığım kitapları anlatıyorum, onlar da kendi ülkelerini ve kültürlerini tanıtıyorlar…

   Çok güzel bir kültür alışverişi yaşanıyor.

   Bu bağlamda, çok gezenin çok anısı olurmuş derler.

   Benimki de o hesap…

   Ben Kıbrıs gibi cennetten bir köşe olan küçücük bir adada yaşıyorum. Egemen güçler benim küçücük adamı ortadan ikiye bölmüşler ve insanları adanın da yarısında yaşamaya mahkum etmişler…

   Yaşamın her alanında kapitalizm hissedebileceğimiz bir sistemin tam göbeğinde yaşamaya mecbur kılmışlar bizleri…

   Bugün bu ada yarısından; Kuzey Lefkoşa’dan yola çıkıp önce ülkemin tam ortasındaki sınırı geçip, ülkemin diğer yarısındaki Larnaka Havalimanı’na gidiyorum…

   Yolculuğum Kıbrıs’tan olduça uzak bir ülkeye olacak: Kanada…

   Kanada’ya Kıbrıs’tan direkt uçak seferi olmadığı için birkaç durak yaparak varmayı planlıyorum. İsrail’den gelip Kıbrıs’ta kısa bir durak yapmasının ardından İtalya’ya gidecek olan uçağı bekliyorum. İlitalya Havayolları ile Kıbrıs’tan İtalya’ya yolculuk başlıyor. Yaklaşık 4 sat sonra Roma Havalimanı’ndayım.

   Roma’da bir İtalyan Pizzası yiyecek zamanı yakalayıp yolculuğuma uçak değiştirerek devam ediyorum.

   15 saat gibi hatırı sayılır bir uçak yolculuğu neticesinde Kanada’nın Totonto Şehrin’deki uluslararası havalimanına varıyoruz.

   Toronto Havalimanı’nda her yolcu sıkı bir denetimden geçtikten sonra ülkeye alınıyor. Kanada’ya giriş yapmak için davetli bile olsanız mutlaka vize alınması gerekiyor.

   Gerekli işlemleri yaparken yazar olduğumu öğrenen görevlilerin gösterdiği saygı kaleme alınacak kadar etkiliyor beni…

   Havalimanından şehre doğru yol alırken ilk dikkatimi çeken geniş ve yeşil araziler oluyor…

   Bayağı geniş yollar ve büyük büyük araçlar…

   Yemyeşil parklar arasından geçip giderken anayol üzerinde tüm araçların bir anda durduğunu görebiliyorum.

   Önce kaza falan olduğunu düşünüyorum.

   Çünkü bulunduğumuz yol aynı zamanda Kanada’da Amerika sınırına çok yakın olduğundan taşımacılık yapan dev tırların da güzergahı…

   Neyse ki kaza falan değilmiş…

   Bir ördek ailesi 6 gidiş 6 geliş olan büyük bir anayoldan karşıdan karşıya geçiyormuş.

   Küçük büyük tüm araçlar durup ördek ailesine sevgi gösterisinde bulunuyor ve fotoğraflarını çekiyorlar. Ördekler büyükten küçüğe doğru sıralanmış şekilde aile büyüğünü takip eder nitelikte, gayet disiplinli bir sıra halinde karşıdan karşıya geçiyorlar.

   Bu süreç içerisinde kimsenin kızdığı ve yol vermek istemediğini görmedim.

   Bu olay bir terapi gibi herkes tarafından kabullenilmiş bir güzellikte yaşanıyor.

   Benim için de Kanada’ya dair güzel bir izlenim oluyor.

   Kanada’nın başkenti Toronto’nun merkezine doğru yol alıyoruz.

   Şehir merkezindeki prestij amaçlı birkaç büyük binanın haricinde dev binalar, gökdelenler yok Toronto’da…

   Şehir yatay büyümeyi savunuyor. Dolayısıyla her köşede büyük evler ve hemen yanıbaşında kocaman bahçeler bunuyor.

   Şehrin tam ortasında bulunan Totonto Public Library’nin davetlisi olan bu topraklarda bulunuyorum.

   Oldukça büyük ebatlara sahip bu kütüphane bölgelerde bulunan 100 adet kütüphanenin de merkezi… Bünyesinde her dilden ve her ülkeden kitabı barındıran bu kütüphanenin içerisinde konser salonu, kültür merkezi, konferans salonları, restorantlar, kafeler ve kültürle ilgili aklınıza gelecek her şey bulunuyor.

   Totonto Public Library’de yazmış olduğum kitapları imzaladığım etkinliğin ardından şehri gezintiye çıkıyoruz.

   İlk durağımız Kanada’nın simgesi haline gelmiş olan CN Tower…

   CN Tower bir simge kule ve 553 metre uzunluğunda…

   Her gün binlerce turistin uğrak yeri niteliğinde…

   Bu bölgede şehirde nadir bulunan gökdelenler de bulunuyor…

   Eğer sanatseverseniz Kanada’nın başkenti Toronta’ya yolunuz düşmüşse mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir tiyatro var…

   Bu tiyatronun ismi: The Isabel Bader Theatre.

   Burada haftanın her günü oyuna gitmek mümkün…

   Tabii ki biletlerinizi önceden almak koşulu ile…

   Toronto’da ziyaret ettiğim bana göre önem taşıyan iki önemli üniversite var. Bunların birincisi Toronto Üniversitesi diğeri ise York Üniversitesi. Bu okullarda dünyanın her yerinden öğrenciler buluyor.

   Söz konusu üniversitelerde uluslararası niteliği sahip kütüphaneler ve tiyatro salonları ile sayısız sergi salonları bulunuyor.

   Ülkedeki yaşam kalitesine bakacak olursak, şöyle bir örnek işimizi görecektir.

   Kanada’da toplumun en alt seviyede maaş alan insanların eline geçen para miktarı ile

yaşadığı şehirde her türlü sosyal aktiviteye gidebileceklerini dile getirerek ülkedeki yaşam standartı konusunda ipuçları vermiş oluruz.

   Ülkede kurulan sistem bankalardan kolaylıkla uzun vadeli ve istikrarlı ev kredileri vererek herkesin ev sahibi olmasına olanağı sağlayacak biçimde şekillendirilmiş…

   Tüm ev kredileri devlet güvencesi altında olduğundan ülkedeki insanların büyük bir bölümü ev sahibi nitelikte… Kiralık evleri ülkeye yeni gelen insanlar kullanıyor...

   Altyapı sorunun olmayan bir ülke konumundaki Kanada’nın başkenti Toronta’da Amerika ile sınırı oluşturan ve bir dünya mirası olarak kabul edilen    Niyagara Şelalesi’ni mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum.

   Hatta Niyagara Şelalaesi için ölmeden önce görülmesi gerekenler listesine yazılması gerekir diye de ekliyorum. Buranın gündüzü ayrı güzellikte gece başka bir mükemmellikte bir doğa harikası…

   Tabii ki Kanada’ya ve başkenti Toronto’ya dair anlatacaklarım bu kadar kısa olamaz. Yazının devamı için seyahatname türünde hazırlıkları devam eden 3. kitabımı beklemeniz gerekecek…

    Kültürsüz ve sanatsız kalmayın dostlarım.

    Başka bir şehre uyanmak dileyle…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.