Prof. Dr. Saltuklu: Cumhuriyet; yokluk, kıtlık, salgınlar üzerine kuruldu

KÜLTÜR - SANAT

ATATÜRK Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zübeyir Saltuklu, 'Cumhuriyet'in Nezafeti' kitabında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu yıllardaki sağlık, eğitim, sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamı ele aldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin yokluk, kıtlık, salgınlar üzerine kurulduğunu ifade eden Saltuklu, kitabında cumhuriyetin ilk yıllarının sosyal yönünü anlatmaya çalıştığını söyledi. 

Bir taraftan kurtuluş mücadelesi veren, bir taraftan da cumhuriyeti kurmak için çalışmaların yapıldığı dönemin sağlık ve sosyal yaşamıyla ilgili araştırma yapan Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zübeyir Saltuklu, 'Cumhuriyet'in Nezafeti' kitabını çıkardı. 


Dönemin sıhhiye müdürlerinin gönderdiği raporlara göre kitabını hazırlayan Saltuklu, kentlerin durumunu ele aldı. Milli Mücadele, Cumhuriyet dönemi dendiğinde akla sadece savaş ve cephelerin geldiğini belirten Saltuklu, "Kitapta, cephenin önündeki yerleri değil de arkasındaki durumu ele aldık. Bu sosyal, siyasi, ekonomi ve sağlık tarihini ilgilendiriyor. Yani cephenin arkasında insanlar cepheye doğru nasıl hareketlenme yapıyor, hangi sosyal yardımlar yapılıyor. Bu konuyla ilgili Milli Mücadelede Kayseri kitabımı çalışırken 1986-1987 yıllarında epey bir belge toplamıştım. Kitabımızda cumhuriyet kurulduğunda Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın sağlık müdürlerinin gönderdiği raporlarla sosyal hayatın nasıl olduğunu görüyoruz. Ankara Polatlı yakınlarında Yunan top sesleri duyulurken bir tarafta raporlar basılıyor. Biz de bunlardan faydalandık. Sağlık müdürlerini şahit tuttuk. Cumhuriyet kurulduğunda sağlık, eğitim sosyal, ticari hayat, dini hayat, ahlaki hayat nasıldı diye, onlardan yararlandık. O dönemin sosyal yönünü görme, cephe arkasını görme, devlet kurulurken ambarında ne vardı, ne ile devlet kuruldu, insan sayısı, ulaşım, haberleşme, maddi imkanlar gibi konulara baktık" diye konuştu. 


‘NEDEN CUMHURİYET'İN NEZAFETİ?’
Kitabın 'Cumhuriyet'in Nezafeti' ismiyle çıkmasının Prof. Dr. Mehmet Dumlu'nun teklifi olduğunu ifade eden Saltuklu, "Sağlık yani sıhhiye müdürlerinin raporlarının bir bölümü 'Nezafete Riayet' başlığıydı. Nezafet sözcüğü Arapça bir sözcük, Türkçe karşılığı temizlik, arılık. Cumhuriyet yenilmiş, yakılmış, tarihin en ağır yükü altında kalan bir milletin yeniden hür, bağımsız, her bakımdan kendine yeten, onurlu ayağa kalkma çabasıdır. Cumhuriyet bedenen arılanma olduğu gibi zihnen ve vicdanen de arılanma temizlenmedir. Tarihin ağır yükünü yakından görmek, silkinip kalkmanın ön şartıdır" dedi. 


YOKLUK, KITLIK, SALGINLAR 
Cumhuriyetin, yokluk, kıtlık, salgınlar üzerine kurulduğunu belirten Saltuklu, "Avrupa'dan getirtilen profesörlerin yetiştirdikleri doktorlarla Türk tıbbı yeniden canlanmaya başladı. Ne var ki, doktor ve hastane sayısının az oluşu nedeniyle ülkeyi birçok hastalık sarmıştı. Bunların başında sıtma, verem, frengi gibi ırkı çürüten hastalıklar ile kolera, malarya mevsim hastalıkları gibi salgın hastalıklar geliyordu. Her yıl kolera ve veba salgınında on binlerce insan ölüyordu. Avrupa devletleri bu salgınların ülkelerine bulaşmaması için devletin bağımsızlığı ile bağdaşmayacak biçimde merkezi İstanbul'da olan uluslararası karantina örgütünü kurdular. Bu örgüt Osmanlı limanlarının ve kıyılarının sağlık işlerini yürütüyordu. Burada yokluklar üzerine, kıtlıklar üzerine salgınlar üzerine kurulan cumhuriyet, Türk tarihinin en hür aklın, vicdanın ve tarihi tecrübenin devletidir. Cumhuriyet, aklın en ön planda olduğu, bireyin değer bulduğu bir yönetim biçimidir" diye konuştu. 


DEVLETE AİT 45 HASTANE VARDI
Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıl Türkiye'de belediyelerin 6 hastanesi olduğunu aktaran Saltuklu, devlete ait hastane sayısının ise 45 olduğunu bildirdi. 77 dispanserin 181 yatağı bulunduğunu ifade eden Saltuklu, kitabında şu bilgilere yer verdi:


"Cumhuriyet kurulduğunda aralıksız 10 yıl süren savaşlarda ekonomik kaynaklarını tüketmiş; köyleri, kasabaları, kentleri, tarım arazisi savaş tahribatına uğramış ve savaşların neden olduğu sosyal yaralarla bunalmış bir ülke görünümdeydi. Sosyal yaraların başında Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşlarında verilen yaklaşık 800 bin şehidin bıraktığı yetim çocukların ve düşman işgalinden kaçmak için her şeylerini geride bırakarak göç eden milyonlarca insanın durumu gelmektedir. Şehit yetimleri için Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) kuruldu. Devletin desteği ve halkın yardımlarıyla bu kuruluş kısa zamanda büyük gelişme gösterdi. 450 şube ile yurt çapında çok geniş bir örgüte sahip oldu. Şehit yetimleri ile kimsesiz çocukların bakımı ve eğitimi bu kuruluş tarafından sağlandı"


2 BİN 481 İLKOKUL
Cumhuriyet'in Nezafeti kitabında eğitim durumuna da değinen Saltuklu, Kurtuluş Savaşı sırasında işgal altında olmayan topraklarda 2 bin 481 okulun eğitimini sürdürdüğünü bu okullarda görev yapan öğretmen sayısının ise 3 bin 33 olduğunu bildirdi. İşgal altında olmayan yerlerde bulunan liselerdeki öğrencilerin silaha alınmalar sebebiyle azaldığını kaydeden Saltuklu, cumhuriyet kurulduğunda eğitimin son derece geri düzeyde olduğunu nüfusun ancak yüzde 7'sinin okur-yazar olduğunu belirtti. Cumhuriyetin kurulduğu yıl 3 bin dolayında olan ilkokul sayısının önce 4 bin 802'ye daha sonraki yıl ise 6 bin 60'a yükseldiği bilgisini verdi. 


AİLE EKONOMİSİ
Cumhuriyetin kurulduğu yıl Türkiye ekonomisine aile ekonomisinin egemen olduğuna dikkat çeken Saltuklu, köylünün ürettiği ürünü pazara sunmasının çok zor olduğunu bildirdi. Saltuklu, kitabında ekonomiyle ilgili görüşlerini şu kelimelerle ifade etti:


"Anadolu'nun kasaba ve kentlerinde de aile ekonomisi uygulamaları yaygındır. Zaten kasabalıların ve kentlilerin çoğu geçimlerini tarımdan sağlamaktadır. Geçimini tarım dışındaki işlerden sağlayanların çoğunun ise kasaba ve kentlerin yakın çevresinde üzüm, sebze ve meyve yetiştirdikleri bağ bahçeleri vardır. Kimi kasabalılar ve kentliler evlerine bitişik veya evlerinin alt katındaki ahırlarda sütü için inek, bağa bahçeye gidip gelmek için eşek at beslemektedir"


10 İŞÇİ ÇALIŞTIRAN 300 SANAYİ KURULUŞU
Prof. Dr. Zübeyir Saltuklu, kitabında 'Çalışma Hayatı ve Fabrikalar' başlığıyla o dönemki çalışma hayatına da yer verdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında 10 işçi çalıştıran 300 sanayi kuruluşu bulduğunu belirten Saltuklu, kitabında, "Bu kuruluşların çoğu İstanbul çevresinde ve Ege Bölgesi'ndeydi. Sanayi kuruluşlarının yüzde 75,3'ü özel sektör geri kalan yüzde 25,7'si askeri fabrikalardan oluşmaktaydı. İstanbul çevresi ve Ege bölgesinde Yunanlılar işgalde neleri tahrip etmemişlerdi ki, yollar, köprüler, zeytinlikler, evler, en sonunda da İzmir'i yaktılar" bilgisine yer verdi. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.