2021-09-05 14:12:04

Romantizm!

Bora Ögeç

borraogecc@gmail.com 05 Eylül 2021, 14:12

Romantizm tanım olarak; Klasik dönemin aydınlanma hareketi ve gotik uyanış anlamına gelir. Romantik dönemin toplumsal hareketlerine kapı aralayarak, eşitlik, kardeşlik ve özgürlük düşüncesini savunan Fransız devriminin tüm Avrupa’ya yayılmasına yol açmış bir akımdır. Dönemsel bir değerlendirmeye gidildiğinde ressam heykeltıraş, yazar, müzisyen ve mimarların kültürel anlamda aydınlanmanın biçimlendirme idealleri üzerine çalışmalar ortaya koydukları görülmektedir. Romantizm sanat akımıyla beraber, evrenin merkezi olarak kabul edilen insan, aynı zamanda ahlaki değerlerin kaynağı ve ölçüsü olarak da değer görmeye başlamıştır.[1] Romantizm’in resim odaklı sanatında klasik anlayıştan yavaş yavaş vazgeçilmiş ise de klasik sanatın dili geçerliliğini koruyor klasikçiliğin yerini alabilecek daha başka sanat biçimleri ise gene yavaş yavaş işlenmeye değer seçenekler bulabildikleri ölçüde denenmeye başlamıştı[2]. Duygulara odaklanan romantizm 1789 Fransız Devriminden sonra gelişmiştir, her ne kadar neo-klasizme tepki olarak doğsa da üslup bakımından eskiye bir bağlılık yakalanabilir. Farklı sanatlar ve sanatçılarla ortaya çıkan romantizmin odak noktası doğanın güzelliğinin, öngörülemezliğinin ve gücünün takdir edilmesi, mantık yerine duygunun, akıl yerine sezginin yüceltilmesidir. Akıcılığı reddeden ressamlar haraketli fırça darbeleri ve parlak renkler kullandılar. Romantizm’de manzaracılığın önemi ise; doğa, felaket potansiyeli ile en önemli romantik temalardan biri konumundaydı. İzleyenlerde empati uyandıran, güçlü ve harekete geçiren duygular da bu üsluba dahil görülür[3]. Aydınlanma Döneminde doğaya hükmetmek düşüncesi insanı cesaretlendirmiştir. Sanayi devrimi ile teoride kalan bu düşünce pratikte uygulama bulmuştur. Aydınlanmanın Descartes’ten başlayan mekanik dünya görüşüne karşı çıkan Romantizm, doğadan uzaklaşmanın yarattığı olumsuz etkilere dikkat çekmiş ve Aydınlanmanın akılcılığına karşılık sezgiyi ön plana çıkartmıştır. Özellikle Alman İdealizminden ayrı değerlendirilemeyecek Romantik sanatçılar, doğanın yüceliği ile kutsallığını ve kaybolan doğa özlemini eserlerinde sıkça konu edinmişlerdir[4]

Res.1.(1796) William Turner Deniz’de Balıkçılar adlı eser. Resim Romantizmin çıkış noktası olan tekniksel özellikleri çok iyi gösteriyor ve Resim, Needles yakınlarındaki dalgalı denizlerde balıkçıların ay ışığının aydınlattığı bir görüntüsünü tasvir ediyor. Küçük teknenin titreyen lambasıyla temsil ettiği insan yaşamının kırılganlığını ve karanlık bulutlu gökyüzü, geniş deniz ve arka plandaki tehditkar kayalarla temsil edilen doğanın yüce gücünü yan yana getiriyor.

Bu dönemin belki de öncüsü sayılabilecek Joseph Mallord William Turner romantizm akımının ustasıdır. Turner, 15 yaşındayken ilk suluboya resmi, 21 yaşındayken ise ilk yağlı boya resmi sergilenmiş ve kendisi ise küçüklükten beri resme ilgili biriydi. Turner; yangın, fırtına gibi doğal afetleri ve sis, güneşin doğuşu gibi hava olaylarını daha çok resimlerine konu etti. Pırıl pırıl bir günde manzara resmetmek yerine, görüş açısı daha dar durumları resmetmesi, onun gelecekte izlenimcilere de ilham vermesini sağlamıştır. Öğrencilik dönemi bittikten sonra akademi’de üye oldu, sonrasında profesörlükten en üst rütbe başkanlığa kadar hizmet verdi, sanata olan ilgiyi arttırmak için ilginç yöntemler kullandı, tamamlanmamış resimlerini akademiye önceden yolluyor, belirlenen günde canlı bir performansla izleyicilerin gözü önünde resimlerini boyayıp tamamlıyordu, bu ritüelleri bir efsane olmuştur. Turner’in manzarası dağılmış imgeler ve dram kasırgasıdır[5]. Turner’ın özgür stili, suyu resmetmesi, renkli ışık saçan paleti, doğanın hızla değişen biçimlerini ve ton farklılıklarını verişi, empresyonistleri de etkilemiştir. Çalışmalarındaki ıssız yerler, tenhalık, geçmişten bir yapı, çayır, göl çevresi, sürekli değişen bulutlarıyla kompozisyonun yarısını kaplayan görkemli gökyüzü, ufukta belirsizleşen deniz, doğal afetler, yağmur, sis, göz kamaştıran parlaklığıyla kar, alacakaranlık, güneşin doğduğu ve battığı saatler doğa karşısında insanın yazgısına dikkat çekerek her şeyin geçiciliğini tedirgin edici bir biçimde hatırlatır.

Res.2. Lordlar ve Avam Kamaralarının Yakılması. Westminster Köprüsü'nün yukarı tarafında Parlamento Binası'nı gösteriyor. Nehrin diğer tarafındaki binalar altın alevlerle taçlandırılmıştır. Yangın, Aziz Stephen Salonu'ndaki Avam Kamarası'nın odasını tüketiyor ve Westminster Manastırı'nın kulelerini aydınlatıyor.. Ateş, ön planda bir seyirci kalabalığı ile sudaki donuk kırmızıyı yansıtıyor. Resmin sağında Westminster Köprüsü, hayattan daha büyük bir buzdağı gibi görünüyor, ancak köprünün uzak kıyıya en yakın kısmının perspektifi, alevler tarafından aydınlatıldığı yerde büyük ölçüde bozulmuş. Resmin bazı bölümleri muhtemelen Turner'ın yangından sonraki gün The Times'da okuduğu bir gazete hesabından esinlenmiştir

Manzaralarında tanrının gücünün delili olan doğa olağanüstüdür, yücedir, vahşi bir ihtişama sahiptir. Herhangi bir işle meşgulken veya eğlenirken gösterdiği insanlar ise oldukça küçük figürlerdir[6]. Özellikle ışığın etkileri üzerinde çalıştı. Manzara resimlerini ayrıntı­lardan arındırmaya, saf renkler kullanmaya başladı. Turuncu, mor, sarı, mavi gibi parlak renkler kullanarak yoğun ve titreşimli bir ışık etkisi elde etti. Doğayı günün değişik saatleri­ne ve hava koşullarına göre değişen görüntü­süyle tuvaline aktaran Turner, İzlenimcilik Akımı'nın ilkelerini İzlenimciler'den çok da­ha önce uygulamış oldu. Turner yağlıboya resimlerinde suluboya tekniğini kullanarak resimlerini yansıtmıştır. Turner’in resimlerinde serbest fırça sürüşleri, dalgalı ve puslu yüzey betimlemeleri romantizm resim sanatında önemli bir yere sahiptir. “Öte yandan yirminci yüzyılda sanatçının özgün üslubu, manzara resminin gelişiminde bir dönüm noktası olarak tanımlanmıştır[7].

 

Res.3. (1831) Çalıda Salisbury Katedrali: Eşinin ölümü ardına bu eseri yapmıştır Bu resim onun çalkantılı duygularının ve değişen zihin durumlarının kişisel bir ifadesidir. Gökyüzü bu durumunun göstergesi ve iyi bir şekilde yansımasıdır ayrıca resimdeki duygusal varlığını gösterir. Siyasi bir düşünce olduğu bile düşünülür, bunlardan biri sanayileşme çatışması ve elementlerin çatışmasıyla temsil edilen doğadır. Constable, bu çalışmayı sanatının 'tüm pusulasını' en iyi şekilde somutlaştıran resim olarak görmüştür.

Önemli bir evi ve küçük bir çiftliği olan zengin bir değirmenci ve tüccarın oğlu olan Constable, küçük bir Suffolk köyünde büyümüştür. Çocukluğunun çevresi ve onun kırsal yaşama dair anlayışı daha sonra çalışmalarında önemli bir yer tutacaktır. Edmonton'da bir antika ve uzmanıyla tanıştıktan sonra, sanat peşinde koşmak için daha da heveslenmiştir. Şubat 1799'da etkili akademisyen Joseph Farington'a tanıştı ve Mart ayında babasının gönülsüz onayıyla prestijli Kraliyet Akademisi okullarına girdi. O zamanlar sanat akademileri kendi öğrencileri için en uygun konu olarak tarih resmimi öncelik tutuyordu ancak başından beri Constable manzaraya özel bir ilgisi her zaman olmuştur. Doğa ve manzara çalışmalarında sulu boya tarzı resim yapmayı tercih etmiştir. İlk eserleri ve 1807 hem de 1808'deki sergileri halkın dikkatini çekmede başarısız oldu. Bu dönemde Londra'da bulunmasına rağmen, Constable, eskiz yapmak için sık sık memleketi East Bergholt' a uzun ziyaretler yaptı ve bu durum sanatında katkıları azımsanmayacak kadar fazladır[8]. İnsanın yaşadığı dünyayı denetimi altına alması yerine bütün geçici görünüşüne rağmen doğaya öncelik tanıyan bir anlayışla, bir bakıma anlamsız sayılabilecek peyzajlara görsel bir canlılık ve ahlakçı bir amaç kazandırır. Geleneksel yöntemlerin dışına çıkarak titrek ışık oyunlarını sergilemek için beyaz ve sarı tonlarını küçük damlalar, fırtına etkisini ise hızlı fırça vuruşları şeklinde tuvaline yansıtır. William Turner ile sanatları birbirinden tamamen zıt gelişmiştir. Berrak ve ayrıntılı resimlerindeki kesif buluntular yansıtıcı gölgeler ve pırıl pırıl yeşillikler onun resimlerindeki duygusallığı yansıtır. Ressam genellikle dingin ve el değmemiş olan manzaraları, güzelce bakımı yapılan İngiliz kırsalının öznel bir imgesini sunmaktadır[9].

Res.4. (1818) Bulutların Üzerinde Yolculuk. Ön planda genç bir adam kayalık bir uçurum kenarında, sırtı izleyiciye dönük biçimde dikilmektedir. Koyu yeşil bir palto giymiştir ve sağ elinde bir baston tutar. Saçları rüzgarda dalgalanmakta olan adam, kalın bir sis örtüsüyle kaplı olan göz alıcı manzarayı izlemektedir. Resmin orta bölümünde, adamın üzerinde dikildiğine benzer başka kayalıklar, sisten fışkırır gibi görülmektedir. Sis halkalarının arasındaki bu tepeliklerde ormanlar vardır. Uzakta görülen dağlar, batıdan doğudaki düzlüklere doğru alçalmaktadır. Bunun ötesinde, her yeri kaplayan sis sonsuza doğru uzar, ufukla birleşerek bulutlu gökyüzüne karışır. Bulutların Üzerinde Yolculuk romantik stilin ve ise Friedrich'in kendi tarzının tam bir örneğidir.Gorra'nın yorumuna göre tablonun temel mesajı, adamın sis denizinin kasvetine bakışıyla temsil edilen Kantvari kendi üzerine düşünme" eylemidir[10].

Alman Romantizminin en önemli manzara ressamı olarak kabul edilen Caspar David Friedrich de “İnsanın doğadaki tanrısallığı ancak kendi içinde bulunduğu kadarıyla kavrayabileceğini söyleyen Schelling’in romantik doğa felsefesinin izinden giden bir sanatçıdır. Caspar David Friedrich (1774-1840) Almanya’nın kuzeyinde yer alan-Greifswald’da orta halli bir ailede dünyaya gelmiştir. Erken yaşlarda anne ve kardeşlerinin ölümlerine tanık olan sanatçının içine kapanık, melankolik ruh hali çocukluk yıllarına bağlanmaktadır. Danimarka’daki Kopenhag Güzel Sanatlar Akademisi ve sonrasında Almanya’da Dresden Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat eğitimi almıştır. Özellikle doğa ve sanatıyla kurduğu bağ bu öğrencilik yıllarında başlamıştır. 1806 yılında Napolyon’un Avusturya ve Almanya’yı işgal etmeleri üzerine Alman entelektüelleri işgalcilere karşı direnişe geçmişlerdir. Büyük Birleşik Almanya’nın kurulacağı ümidiyle seferber olmuşlardır. Caspar David Friedrich de bu mücadeleye destek vermiş ve o dönemde yapmış olduğu manzara resimlerinde doğayı milli duygularının ifade aracı olarak ele almıştır. Ayrıca, Alman rüyası olarak da tanımlanabilecek bu dönemde Caspar David Friedrich, bu dönemin etkisiyle doğanın yüceliğine, ideallerinin yansıması olarak sanatında yer vermiştir. Fransızlara karşı kazanılan başarıya rağmen vaat edilen Büyük Birleşik Almanya hayallerinin gerçekleşmeyişi, sanatçının kendi içine kapanmasına ve sanatında devrimsel değişikliklere neden olmuştur. Doğanın karşısındaki aciz insan, doğada kendini arayan, doğanın tanrısallığıyla “bir” olana dönüşmüştür. Sanatçının manzaralarında görünür olan sonsuzluk; tanrıyı doğada bulmak, doğayı da içinde hissetmekle ilişkilendirilebilir. Dolayısıyla doğa, görünmeyenin görünür kılınmasında sadece bir araçtır. Doğanın bazen kasvete varan karanlığı, bilinmezle kurulan bir diyaloğa dönüşmekte ve sıkça kullandığı mezarlık imgeleri de ölümle başa çıkmanın ve yalnızlığın kaçınılmazlığına gönderme niteliğindedir[11].

 

[1] Berna Erten, Romantizmin Bin Rengi, Alem Arteu Living, s.8

[2] Mehmet GÖKTEPE, ROMANTİZM SANAT AKIMI VE SANATÇILARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME, Journal of Arts, Cilt 3, Sayı 1, s. 45

[3] Susie Hodge, Sanatın Kısa Öyküsü, 4. Baskı, Hep kitap yayınevi, s.26

[4] Neslihan Erdoğdu, Sümeyye Ertop, Uğur Özdemir, Doğa ve İnsan İlişkisi Bağlamında Capar David Friederich’in Manzara Resimleri, Ulak Bilge Sosyal Bilimler Dergisi, s.172

[5] Medelynn Dickerson, A’dan Z’ye Sanat Tarihi, 2. Baskı, Say Yayınevi, s.212

[6] Berna Erten, Romantizmin Bin Rengi, Alem Arteu Living, s.20

[7] Mehmet GÖKTEPE, ROMANTİZM SANAT AKIMI VE SANATÇILARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME, Journal of Arts, Cilt 3, Sayı 1, s. 63

[8] Erişim; 3.12.2020, https://www.britannica.com/biography/John-Constable

[9] Medelynn Dickerson, A’dan Z’ye Sanat Tarihi, 2. Baskı, Say Yayınevi, 2019. s.212

[10] John Lewis (2004). The Landscape of History. Oxford University Press US.

[11] Neslihan Erdoğdu, Sümeyye Ertop, Uğur Özdemir, Doğa ve İnsan İlişkisi Bağlamında Capar David Friederich’in Manzara Resimleri, Ulak Bilge Sosyal Bilimler Dergisi, s.177

Yorumlar (2)

BÜLENT 3 Yıl Önce

Uzun zamandır yazılarını bekliyoruz....

Serdar 3 Yıl Önce

Çok güzel bir yazı dizisi olmuş emeklerine sağlık

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.