2021-02-14 13:29:53

Vurun kahpeye!

Artun Gökşan

GoksanArtun@gmail.com 14 Şubat 2021, 13:29

Linç etmeye ne kadar meraklıymışız!

Bu “linç kültürü” ne zamandan beri bizi de etkisi altına aldı. Eskiden de mi böyleydik?

Akdeniz insanları olarak hep “ağırbaşlı”, “sakin”, “yumuşak başlı” olmakla öğünürdük. Ne oldu bize?

Zaman geçtikçe adalı özelliklerimizi kaybetmeye başladık. Ne sakinliğimiz kaldı,  ne ağırbaşlılığımız ne de yumuşaklığımız!

Esip kesmeye, aşağılamaya, yerden yere vurmaya oldukça eğilimli görünen bizim toplumun bu hallerinin nereden kaynaklandığını yüzeysel de olsa tahmin edebiliyoruz. Ancak bunun derin bir araştırma konusu olduğu son derece açık.

Savaşlar yaşamış, ülkesi ikiye bölünmüş, ırkçılık, şövenizm ve aşırı milliyetçiliğin girdabından geçmiş bir nesil ve onların çocuklarıdır bugün Kıbrıslılar.

Malkoçoğlu, Tarkan, Cüneyt ve “Vurun kahpeye” türü filmlerle, “Kin” şiiri ve ona benzer yazı, hikaye ve romanlarla beslenmiştir birçoğumuzun beyinleri.

Son 70-80 yıllık geçmişimizde yaşananlar, bu süreçte aldığımız eğitim ve dünyanın giderek değişmesi ile etkisi altında kalınan “modern” yaşam koşulları -ki bunlara teknolojik gelişmeler, internet, medya, televizyon, akıllı telefonlar, sosyal medya gibi etkenleri de ekleyebiliriz- yaşamımızı, düşünce şeklimizi büyük oranda etkiliyor, yönlendiriyor.

Bu gelişmeleri olumlu yönde kullanmayı başaran çok sayıda insan, çok sayıda kesim olmasına karşın, bunların hep olumsuz etkileri altında kalan ya da bilinçli olarak istenmeyen yönlere kanalize edilen kitlelerin oranı da oldukça kabarık. Bu bütün dünyada geçerli olan bir saptama.

Tabii bizim adamızda apayrı bir durum söz konusu. Dedim ya, kendimize özel durumumuz başlıbaşına bir araştırma konusu. Kıbrıs’ın, Kıbrıslıların, sadece adada yaşayanların değil, dünyadaki tüm Kıbrıslıların mercek altına alınıp bilim adamları ve psikologlar tarafından incelenmesi lazım.

Ben eminim ki çok ilginç sonuçlar ortaya çıkacak.

***

Adamın biri hapisten kaçıyor. Polis peşine düşüyor.

Doğal olarak konu medyanın gündeminde. Teknolojinin de yardımıyla konu an an hepimizin gözleri önünde cereyan ediyor.

Eh! Biz ne yapıyoruz?

Sosyal medya ve basın yayın kuruluşlarının haberlerinden edindiğimiz bilgilere dayanarak, bu hapishaneden kaçan “tecavüzcüyü” sosyal medya üzerinden linç ediyoruz: vurun kahpeye!

Çağdaş hukuk devletlerinde, davası henüz sonuçlanmamış bir kişinin, “suçu ispat edilmediği sürece cezalandırılamayacağı, belki de suçsuz olduğu” ilkesini tamamen unutmuş, kendimizi hem mahkeme hem de yargıç yerine koyup ilgili kişiyi mahkum ediyoruz.

Bunu yaparken bir çoğumuz histerik duygularımıza, ırkçı, önyargılı, milliyetçi ve yabancı düşmanlığı kokan tavırlarımıza yenik düşerken; kimimiz de “insan hakları savunucusu”, “gazeteci” ya da “bilirkişi” kimliğimizle, aslında konu etrafında hiçbir fikrimiz olmadığını kanıtlarcasına çırpınıyoruz.

Çırpındıkça da batıyoruz. Aklı selim gerektiren, seviyeli tartışmalara gereksinim duyduğumuz birçok konuda resmen çuvallıyoruz.

Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, Kıbrıs sorunu, en başta Rum toplumuna ve diğer dünya toplumlarına bakış açımız, siyah toplumlara yönelik düşüncelerimiz, farklı dini inanışlara ya da farklı inançlara, siyasi görüşlere, cinsel tercihlere yaklaşımımız, tüm bu ve bunun gibi alanlarda daha “çook” yol yürümemiz gerektiğini gösteriyor.

Tüm bu olumsuzlukların arasında, böylesi olaylar karşısında doğru analizler yapan ve bunları cesaretle ortaya koyan geniş bir kesimin varlığını da elbette vurgulamak gerekir.

Bilgisini bilimsel verilere dayandırıp, gerekçeleri ile ortaya koyan ve bunları cesaretle savunan bu arkadaşların varlığı da, toplumsal gelişmemizde geleceğe yönelik umut veriyor.

Unutmayalım! Suçları ve suçluları yaratan etkenleri görebilmek ve onların üzerine gidebilmektir esas olan. İnsanlar kötü doğmaz. İnsanları kötüye taşıyan, onları etkileyen koşullar, yaşadıkları deneyimlerdir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.