Cennet Küba 1.bölüm

GEZİ-SEYAHAT

Üniversite yıllarında yüksek öğrenim gören Kıbrıslı öğrencileri temsilen Küba’ya gönderdiğimiz arkadaşlardan birine Küba’nın nasıl bir yer olduğunu sormuştum. Cevabı tek kelimeyle ve kesin olmuştu; Cennet.

İngiltere’den uçakla dokuz saatte ulaşabileceğiniz, Amerika Birleşik Devletleri’nin kıçına devamlı bir çıban gibi yerleşmiş bu tropikal adada neler oluyor? 1 Ocak 1959’da devrim güçlerinin başkent Havana’ya girmesiyle sosyalist bir devlet yönetimine adım atmış bu ada bir cennet midir yoksa on bir milyon insanın boşa kürek çektiği bir yönetim şekli midir? Sadece objektif bir yaklaşımla değil, hala daha sol düşünceye sahip bir insan olarak bu yazının yazarı, tüm merak ettiği konuları sokaktaki Kübalılar’a sordu. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle bir anda yalnız kalan, ekonomisi bir anda çöken bu insanlar bugün nasıl yaşam sürdürüyorlar?

Küba’da iki para birimi

Dokuz saatlik bir uçuştan sonra Havana uçak alanı üzerinde alçalmaya başlıyoruz. Hasan ve Yusuf’la aşağıya bakarak yeşilin ne kadar güzel göründüğüne şaşıyoruz. Sanki boş arazi yok gibi, her taraf yeşile boğulmuş. İnmeden hayran kalıyoruz. İlk izlenim olarak uçak alanının modern ve temiz olması bizi olumlu yönde etkiliyor. Gümrükte sıkı bir kontrol var. Bunu da normal karşılamak lazım. ABD’nin 1960 yılından beri süren tehdit, saldırı ve ambargo polikası yüzünden Kübalılar çok çekmiş. Alana indikten sonra bavullar için bir süre bekliyoruz. Yedi kişilik bir grup olduğumuz için toparlanmak zaman alıyor. Bizleri Havana’daki otele götürecek otobüse hemen yerleşiyoruz. Çin Halk Cumhuriyeti’nden alınan Yutong marka bu otobüs her konfora sahip. Kılavuzumuz gayet profesyonel ve güler yüzlü bir Kübalı. Ülkede kullanılan iki tip para birimi olduğunu izah ediyor. Biri yerli halkın kullandığı Peso, diğeri ise turistlerin kullandığı Covertible Peso. Bilmemiz gereken her şeyi bizlere anlatıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin kredi kartı şirketlerinin verdiği kartlar Küba’da kabul edilmiyor. Geriye kalan kartla dan da yüzde on ikiyi bulan komisyon alınıyor. Diğer bir deyişle kredi kartı kullanmak pek mantıklı değil.

Havana’da kaldığımız otel şehrin tarihi bölümünde yer alıyor. Adı Sevilla olan otel 1908 yılında Calle Trocadero’da inşa edilmiş. İlk etapta dört kat olan otele, 1924 yılında on katlı ve çatısı büyük bir salon olan kule böiümü eklenmiş. Giriş kapısında ve arka kapıda üniformalı bekçiler gün 24 saat nöbette. Zemin katında iki memurun çalıştığı küçük bir banka var. Bankanın kapısında da bir memur var. Bu nöbetçi memurlar yerli halkın otele girmesine izin vermezler. Görevi olmayan Kübalılar için girilmez yerdir Sevilla Otel. Duvarda Al Capone’un resmi var. Dünyaca ünlü Amerikalı mafya babası Al Capone bu otele geldiği zaman tüm üst katı kiralarmış.

Havana’da Eczane ve patates dükkanı

19 Ekim güzel bir gün, havada bulut yok ve sıcak da değil. Kahvaltıdan sonra Hasan ve Yusuf’la otelin yanındaki sokaklara dalıyoruz. Yolda turist yok denecek kadar az, yerli halkın arasında yürüyoruz. 18 ve 19’ncu yüzyıllarda Afrika’dan getirilen bir milyona yakın köle ve yerli İspanyol kökenlilerin karışımından oluşmuş bir halkın arasında yürüyoruz. İlk durağımız bir eczane. Devrimden bu yana bakım görmemiş bu binada raflar eskimiş, camlar kırılmış ve ilaca benzer birkaç şurup şişesi göze çarpıyor. Anlayacağınız eczane boş denecek kadar ilaçtan yoksun. Tam beş elemen çalışıyor, hepsi güler yüzlü, “Buyurun içeriye” diyorlar. Eczaneye girip bakıyoruz ve Hasan’a, “senin eczaneye benziyor” diye takılıyoruz. Kıbrıs’ı soruyoruz, bilemediler veya biz anlatamadık. Havana’da başka ülkelerdeki gibi dükkânlar sıralanmış değil. Arada bir dükkâna rastlarsınız. İkinci durak yerimiz patates dükkânı. Tezgâhın üzerine yığılmış patatesi tartarak veriyor. İngilizce konuşamadıkları için anlaşamıyoruz. Resim çekmemiz için bize poz veriyorlar.

Gıda maddeleri dağıtımı (Rationing, raşon)

Küba’daki gıda dağıtımı 12 Mart 1962 tarihinde başlamış ve bugün de devam etmektedir. İçerdiği gıda maddeleri pirinç, şeker, kibrit ve yağ başta gelir. Verilen gıda yardımı, ortalama £15 aylık alan aileye ek bir yardımdır

Sokaktaki halktan aldığımız bilgiye göre fert başına ayda 3 kilo patates, 3 kilo pirinç, 10 yumurta, yarım piliç, bir sabun vs malzeme devlet tarafından veriliyor. Herkes maaşının yüzde 15’ini kira olarak devlete ödüyor. Devrim öncesi evleri olanlar veya daha sonra evlerini inşa etme hakkını kullananlar kira ödemek zorunda değil. Bugünlerde evini inşa etmek isteyenlere devlet tarafından kolaylıklar sağlanıyor. Devrimden sonra inşa edilen evler daha çok gecekondu tipinde. Sovyetler Birliği desteğinin sürdüğü yıllarda hatırı sayılır apartman inşa edilmiş. Bu apartmanlar dıştan o kadar bakımsız ki hemen göze çarpıyorlar. Alt kat konutların kapıları genellikle açık tutulduğu için içerisi görülmekte ve evlerin içindeki mobilyanın birkaç eski sandalye veya koltuktan ibaret olduğu göze çarpmaktadır. Her evde televizyon olduğunu söylemek pek gerçekçi bir yaklaşım olmaz.

Sokak aralarında yürürken vatandaşın biri bize sesleniyor. Adını Emanuel koyduk. Bugün tütün kooperatifinin pazarı varmış. “Gelin götüreyim. Hemen şurada” diyerek yan sokağı gösterdi. “Şimdi gidemeyiz, hanımlar bekler, sonra geliriz” dediysek de peşine takıldık. Birkaç sokak gittikten sonra bir evin kapısında durdu. Kapıdaki kadını göstererek “bu bayan kooperatife çalışıyor, gelin yukarıya çıkalım” dedi. Biz, hanımların beklediğini bahane ederek kaçtık. Emanuel’in derdi bizlere puro satmaktı. Havana otobüs turu için otele dönüp otobüsü beklemeye koyulduk.

Yazar Tözer Karafistan’ın “Yüz ellinci yılında İngiltere Türkçe Gazeteleri – 1867 – 2017” kitabını edinmek isteyenler, tozerkarafistan@outlook.com adresinden sipariş edebilirler. Ederi, posta ücreti dahil £12.00.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.