2021-06-23 20:23:42

Ah bu Z kuşağı!

Reyhan Algül

reyhanalgul@gmail.com 23 Haziran 2021, 20:23

Bir süre önce Netflix’te “Nobody’s Looking” adında Brezilya yapımı bir dizi izledim. Dizi doğaüstü varlıklar olan angelus’ların (kendilerine melek demiyorlar, bu ismi kullanıyorlar) bazen komik, bazen hüzünlü hikayelerini anlatıyor. Bu angelus’ların görevi dünyadaki insanları belirli sınırlar içinde korumak ve onlara yardımcı olmak. Bir gün Uli adında yeni ve genç bir angelus geliyor ve mevcut düzeni altüst ediyor.

Uli sorgulanmayanları sorguluyor çünkü neyin neden yapıldığını anlamak istiyor. İşine bağlılığı az çünkü işinde anlam bulmak istiyor. Dayatmalara karşı çıkıyor çünkü özgür olmak istiyor. Ara sıra da kendi çıkarlarına hizmet etmeyi ulvi amaçların önüne koyuyor. Spoiler olmaması için fazla detaya girmeyeceğim ama seyrederken Uli’nin bu özelliklerinden dolayı aslında Z kuşağını temsil edebileceğini düşündüm. Son yıllarda sıklıkla duymaya başladığımız Z kuşağına ve onları ne kadar tanıdığımıza bakmadan önce kuşaklar teorisine hadi gelin beraber bakalım.

Öncelikle şunu söylemeliyiz. Kuşaklar teorisindeki yıl aralıkları bazı kuramcılara göre değişiklik göstermektedir. Burada en yaygın şekliyle ele alacağız.

Kuşaklar Teorisi: Yaklaşık 20-30 yıllık zaman aralıklarında doğmuş, büyümüş, aynı dönemin sosyal, politik, tarihi ve ekonomik şartlarını birlikte yaşamış ve bu yüzden benzer bakış açılarına sahip olmuş insanları tanımlıyor. Günümüz dünyasında beş kuşağın varlığı kabul ediliyor.

1925-1945 Sessiz kuşak
1946-1964 Baby Boomer
1965-1979 X kuşağı
1980-1996 Y kuşağı
1997-2010 Z kuşağı

Z Kuşağı ile tanışalım

Z kuşağını farklı araştırmacılar farklı yıllardan başlatmaktadır. 1994, 1997, 2000 gibi farklı tarihler kabul edilmektedir. Z kuşakları şu anda dünya nüfusunun yüzde 35’ini, Britanya nüfusunun %20’sini, Türkiye nüfusunun ise yaklaşık yüzde 39’unu oluşturduğunu istatistiklerden öğreniyoruz. Henüz 20’li yaşlarını süren bu kuşak üyelerinin üniversitede okuduklarını veya iş hayatına birkaç senedir dahil olduklarını söyleyebiliriz.

Ben bir Y kuşağı olarak bilgisayar ve internetle lise yıllarımdayken tanışmıştım. Oysa Z’ler doğduklarından beri bilgisayarlar ve sosyal ağlar yaşantılarının bir parçası. Bunlara çok da hâkim oldukları için bu kuşağa dijital yerliler de deniliyor.

Z’ler için popülarite önemli bir kavram. Özellikle sosyal medyanın etkin kullanımı; yakışıklılık, güzellik, zenginlik gibi kavramların yerine popülariteyi koyuyor. Sosyal medyada görünür olmayı ya da influencer haline gelebilmeyi önemsiyorlar.

Bu kuşak baskıya dayanamıyor ve iş hayatının gelenekçi hallerinden de hoşlanmıyor. Hayatın içinde bir anlam bulamama ve izolasyon yani anlamlı ilişkiler kuramama ve yalnız hissetme de bu kuşağın yaşadığı en büyük problemler arasında. Bunlara bağlı olarak da ruhsal sıkıntıların bu kuşakta yüksek oranda yaşandığı bildirilmektedir.

Bu kuşağı, diğer kuşaklardan ayıran en belirgin özelliklere baktığımızda;

  • Özgürlüklerine düşkün olduklarını
  • Otorite ve kurallardan hoşlanmadıklarını
  • Uzun süreli ilişkiler kuramadıklarını
  • Teknolojiyle aralarının çok iyi olduğu
  • Çabuk sıkıldıklarını ve yenilik arayışı içinde olduklarını
  • Dikkat sürelerinin kısa olduğu
  • Yaratıcılığa ve öznelliğe önem verdiklerini
  • İnternet üzerinden sosyalleşmeyi sevdiklerini
  • Aynı anda pek çok şeyi yapabilme kabiliyetlerinin olduğunu

söyleyebiliriz.

Z kuşağını suçlamak çözüm değil

M.Ö 335 yılında Aristoteles bakın ne demiş: “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Anne-babalarına karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar.”

Şu sözlerin de M.Ö. 800 yılında Hesiodos’a ait olduğu söyleniyor: “Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.”

Demek ki gençlerden şikâyet etme, onları beğenmeme, kendi kuşağı ile onları kıyaslama her zaman var olan bir durum. Z kuşağı, diğer kuşaklara aykırı geliyor olabilir ama onları dışlamak, “zaten Z’lerde böyle” demek yerine anlamaya çalışmak değerli bir tutum olacaktır. Çok güzel bir söz var: “İnsan yaşadığı çağa, babasından daha çok benzemektedir” diye. Çağın insanı şekillendirdiğini her zaman hatırda tutmak gerekiyor. Böyle bir dünyaya gelmeyi bu gençler seçmediler. Sanki her şeyin daha da zorlaştığı, iyi bir iş bulmanın neredeyse mucize haline geldiği, daha çok insan okuduğu için rekabetin arttığı, görünür olmanın ve popülerliğin her şey olduğu bir çağda, yaşıyorlar. Hayatın onlar için ne kadar zor olduğunu anlamalıyız.

Peki Z’ler ne yapmalı? Onların da kendi hayat amaçlarını dışarıda aramak yerine kendi içlerinde inşa etmeleri gerektiğini fark etmeleri, psikolojik dayanıklılıklarını geliştirmeleri ve iyi insan olmaktan vazgeçmemeleri faydalı olacaktır.

Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.