2021-03-28 13:40:00

Viktor Frankl’dan Öğreneceklerimiz - 1

Reyhan Algül

reyhanalgul@gmail.com 28 Mart 2021, 13:40

Ölmeden önce mutlaka okunması gereken kitaplardan birinin kesinlikle Viktor Frankl’ın “İnsanın Anlam Arayışı” olduğunu söyleyebilirim. Hatta ıssız bir adaya düşsem ve yanıma tek bir kitap alma şansım olsa yine bu kitabı alırdım.

Viktor Frankl, 1905’de Viyana’da doğdu. Psikiyatri ve nöroloji alanlarında uzmanlaştı. 2. Dünya Savaşı sırasında, dört ayrı toplama kampında esir olarak tutuldu. Eşi, annesi, babası ve abisi kamplarda öldü. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra kendi ekolü olan Logo Terapi’yi kurarak ve ruh sağlığı alanda çalışmalarına devam etmiştir. 1946’da yazdığı İnsan Anlam Arayışı kitabında, “Tek istediğim, okuyucuya somut bir örnekle hayatın her koşulda, en sefil durumlarda bile anlam ve potansiyele sahip olduğunu göstermekti” demiştir. Kitapta toplama kampındaki deneyimlerini anlatır. Fakat sıradan bir anı kitabı değildir. Zaten Frankl da kitabının konusunun yeterince anlatılan ama anlaşılmayan büyük dehşetler değil yaşanan sayısız küçük acılar olduğunu söyler. Bize, psikolojik ve fiziksel açıdan en kötü koşullarda bile insanın içinde ruhsal ve zihinsel bir özgürlük taşıyabileceğini hatırlatır. Bu özgürlük bazen hiç sahip olmadığımızı sandığımız ya da fark etmediğimiz bir durum. O yüzden, İnsanın Anlam Arayışı bir başucu kitabı olarak sadece bir kez değil hayat boyu değişik zamanlarda tekrar tekrar okunmayı hakkediyor.

Frankl psikolojik sıkıntıların ana nedeninin, insanın kendi varoluşunda, bir anlam ve sorumluluk duygusu bulmayı başaramamasından kaynaklandığına inanır. İnsanın hayat boyu bir anlam arayışı içerisinde olduğunu söyler. Herkes bu anlamı kendince yaratmalı ve inşa etmelidir. Hayatın anlamı sorusunu, sadece kişinin kendisi yanıtlayabilir. Sıklıkla hayattan ne beklediğimizi düşünüyoruz. Bu bekleyiş bizi gittikçe daha boşlukta hissettirip üzüyor. Hayatın bize borçlu olduğunu sanmaya başlıyoruz. Borçlar ödemeyince de daha hırçınlaşıyoruz. Oysa asıl olan hayatın bizden ne beklediği yani bizim ona ne verdiğimiz ne kattığımızdır. Bu yüzden de doğru soru: “Şu hayata ne verebilirim?” sorusudur. Bu soruyu sorabilen kişi zaten kendi hayatının anlamını inşa edebilir.

Frankl, ‘Bir insandan her şeyini alabilirsiniz, sadece tek bir şey hariç; insanın kendi tutumunu belirlemesi, kendi yolunu seçmesi’ diyerek her zaman seçim şansımız olduğunu hatırlatır. Hayat üzerimize geldiğinde, çok bunaldığımızda, dış koşullar değişmediğinde, kendi içsel tutumumuzu seçebileceğimizi hatırlayabilmek gerekiyor. Kendisinin söylediği “Uyaranla- tepki arasında bir boşluk vardır; orada seçebilme gücümüz yatar” sözü tam da bu gerçeğe işaret etmektedir. Bir zorluk karşısında biraz durabilmeyi başarırsak onun peşinde sürüklenip gitmezsek başka seçeneklerinde olabileceğini ve içsel tavrımızın bize bağlı olduğunu fark edebiliriz. Hepimiz kendi içimizdeki iyilik halinden sorumluyuz çünkü nasıl hissedeceğimiz aslında içsel bir karardır. Oysa iyi hissetmeyi, dış koşullara ya da ilişkilere bağlıyoruz. Bunlar beklediğimiz, istediğimiz gibi olmayınca da hayal kırıklıkları içinde yaşıyoruz. Hayata yönelik tutumuzu gözden geçirmek ve onu daha iyi hale getirebilmek mutlaka kişisel hedeflerimizden biri olmalı. Hayatla daha iyi bir ilişki için ilk adımı biz atmalıyız.

Hepimize, seçme özgürlüğümüzün olduğunu hatırladığımız zamanlar diliyorum…

Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.