2020-11-07 18:40:00

The Queen’s Gambit ve Yas Tutmak Üzerine

Reyhan Algül

reyhanalgul@gmail.com 07 Kasım 2020, 18:40

Netflix’in yeni dizisi The Queen’s Gambit son zamanlarda çok beğendiğim dizilerden biri oldu. İzlemeyenler için spoiler olacak ama dizi annesi öldükten sonra verildiği yetimhanenin hademesinden satranç öğrenen Beth’in, dünya satranç şampiyonluğuna giden öyküsünü anlatıyor. Satranç dünyasını ilgi çekici yansıtmasının yanı sıra; bağımlılık, takıntılar, melankoli gibi birçok konuyu işlemesini ve bilhassa yas konusunu ele alışını başarılı buldum. Yas üzerinde özellikle durmak istiyorum çünkü yas hakkında konuşmak tıpkı ölüm hakkında konuşmak gibi sevimli bulmadığımız ve hatta kaçındığımız bir konu.


Yas deyince aklımıza sevdiğimiz birinin ölümü gelse de göçmenlik, birinin hayatımızdan çıkması, ayrılık, boşanma, taşınma, bir şeyi kaybetmek gibi birçok olay beraberinde kendi yaslarını getiriyor. Yaşadığımız bu salgın dönemi de aslında bir yas süreci. Özgürlüğümüzün kısıtlanması, soyut bir güç tarafından (COVID-19) evlerde kalmak zorunda bırakılmamız, her şeyin hızlıca değişmesi, sevdiklerimize sarılamamamız, planlarımızın boşa çıkması, ölen tanıdıklarımızla vedalaşamamamız, cenazelere katılamamamız, taziyelerimizi yapamamamız gibi birçok şey yaslarımızı eksik yaşamımıza sebep oluyor.


Diziye geri dönersek, henüz bir çocukken biyolojik annesi intihar eden Beth, onu evlat edinen annesinin de ansızın ölmesiyle kendi zihninde kaybolmaya ve bir yıkıma doğru sürüklenmeye başlıyor. Ezeli rakibi Borgov’a yenilmesi de yine başka bir kayıp olarak karşısına çıkıyor. Yaslarını düzgün tutamaması, alkole ve haplara sığınması onu neredeyse yaşam amacı olan satrançtan uzaklaştırıyor. Beth, ikinci kere anne kaybıyla beraber tüm geçmiş kayıplarının anısıyla da yüzleşmeye başlıyor çünkü her güncel kayıp aslında geçmişteki kayıpları özetler, tetikler ve onları yeniden görünür kılar.


Anormal zamanlar yaşadığımız bugünlerde, artan kaygılarımızın, depresif ruh hallerimizin ve devam eden belirsizliğin bazılarımız için eski yasları tekrar ortaya çıkarması hiç şaşırtıcı değil. Yastan korksak da hoşlanmasak da yas tutmamak karşımıza dirençli depresyonlar, kalıcı yas bozuklukları, uyku bozuklukları, alkol/madde bağımlılığı ve intihar olarak çıkabiliyor.


Peki bugünlerde yas nasıl tutulur? Bunun özel bir yolu, uygulaması yok. Bir yası yaşamanın ilk aşaması yas tutmaya ihtiyacımız olduğunu fark etmektir. Yasın bir süreç olduğunu ve içinden de ancak yaşanılarak geçilebileceğini bilmeliyiz. Ağlamak, anlatmak, yazmak, kalpteki sızıyla durabilmek, kendimizle ve hayatla ilgili yeniden düşünmek, önerilere uymak ama bunları takıntı haline getirmemek ve artık belirsizlikle yaşama döneminde olduğumuzu hatırlamak gerekiyor.


Yaslarımızı tutabildiğimiz zamanlar diliyorum…


Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.